Erkek Kulübünde Siyaset: Biz de Varız

Cinsiyet eşitsizliğinin en belirgin olduğu alanların başında siyaset geliyor. Kadınlar siyasette, özellikle de siyasi karar mekanizmalarında yoğunlukları ile orantısız bir şekilde yer alıyor.

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından yayınlanan “Siyasette Kadın 2021” haritası verilerine göre, 1 Ocak 2021 itibarıyla dünya genelinde parlamentolardaki kadın milletvekili oranı az bir artış göstererek yüzde 25.5’e çıktı. Türkiye ise parlamentolarda kadın milletvekili oranı sıralamasında 7 sıra geriledi ve 129’uncu sıraya düştü.

“Siyasette Kadın 2021” haritasına göre, kadın milletvekillerinin oranı çok az bir artış gösterse de siyasi temsilde toplumsal cinsiyet eşitliği istenen seviyeye hala ulaşamadı.

Konuya ilişkin detayları Araştırmacı, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktorant Ayşe Kaşıkırık ile konuştuk.

CEREN BALA TEKE

“Temsilde eşitlik hayatın birçok alanında eşitliği de beraberinde getirmektedir” diyen Kaşıkırık, daha eşit ve kapsayıcı siyasal yaşam için partilerin atması gereken adımların neler olabileceğini şöyle sıraladı:

  • Partilerde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri üye olan herkese verilmeli.
  • Kadın temsili partilerin “kadın kolları” ile sınırlanmamalı. Parti yönetiminin ve teşkilatının her aşamasında kadınların eşit temsil edilmesi sağlanmalı.
  • Partilerin karar alma mekanizmalarında %50 kadın temsili sağlanmalı ve uygulanmalı.
  • Partilerin tüzüğünde cinsiyet kotası %50 konulmalı ve uygulanmalı.
  • Partilerin seçim dönemlerinde oluşan aday belirleme komitelerinin yarısı kadınlardan oluşmalı.
  • Aday listeleri bir kadın bir erkekten oluşan fermuar sistemi ile düzenlenmeli.
  • Siyasi partiler kanununda cinsiyet eşitliğine yönelik düzenlemeler yapılmalı.

“İstanbul Sözleşmesi Kadınlardan Yana Bir Sözleşmedir”

İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin kadınların siyasal yaşamda yeteri kadar yer almamasıyla ilişkisi üzerine de değerlendirmelerde bulunan Kaşıkırık,şunları kaydetti:

“İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti, kadına yönelik ayrımcılığın bir türü ve insan hakkı ihlali olarak kabul eden en önemli sözleşmelerden birisidir. İlk defa uluslararası bir sözleşmede “toplumsal cinsiyet” ve “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” kavramları yer almıştır. Kadının güçlenmesi, şiddetin önlenmesi, önlemediği durumlarda etkin soruşturma yürütülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması noktasında en önemli uluslararası sözleşmelerden biri “İstanbul Sözleşmesi”dir. İstanbul Sözleşmesi kadınlardan yana bir sözleşmedir, bir başka ifadeyle kadınların yaşam sigortasıdır. İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalan herkesin güvencesidir” dedi.

“Kadınlar Öncelikle Ön Yargılarla Mücadele Ediyor”

Kadınların siyasetten bürokrasiye, akademiden iş dünyasına kadar hayatın her alanında çok boyutlu ayrımcılıklarla ve derin eşitsizliklerle yüzleştiğini vurgulayan Kaşıkırık, “Kadınlar siyasetten bürokrasiye, akademiden iş dünyasına kadar hayatın her alanında çok boyutlu ayrımcılıklarla ve derin eşitsizliklerle yüzleşiyor. Karar alma mekanizmalarına eşit erişebilmek için kadınlar daha fazla emek gösteriyor, cinsiyetçi tutum ve davranışlarla karşılaşıyor. Bir kadın aday olduğunda mezun olduğu okullara, akademik unvanlarına, bildiği yabancı dillere, medeni durumuna, çocuk sayısına, çalıştığı kurumlara, makaleleri varsa aldığı atıflara kadar sorgulanırken erkekler için aynı durum geçerli olmuyor. Kadınlar öncelikle ön yargılarla mücadele ediyor” dedi.

“Partiler Erkek Erkeğe Siyaset Yapmanın Ötesine Geçmeli”

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı sosyoekonomik kaynakların dengesiz dağılımı da kadınlar tarafından daha çok hissediliyor. Kadınlar için siyaset yapma özgürlüğü ancak belirli bir eğitim ve kariyer seviyesinde mümkün olabiliyor.

Partilerin siyasette kadın temsili ile ilgili attığı adımların samimi olmadığını belirten Kaşıkırık, şunları söyledi:

“Kadınları aday listelerinde seçilemeyecekleri sıralardan veya bölgelerden aday gösteriyorlar. Şüphesiz ki siyasetteki “eril zihniyet” kadınların eşit temsil edilmesinden yana değil. Partilerde toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin oluşması için bu konuda zihniyet değişikliği şart. Partiler erkek erkeğe siyaset yapmanın ötesine geçmeli ve siyasetin kapsayıcı olması için gerekli zemini hazırlamalıdır.”

“Sözde Değil, Özde Demokrasi İçin Eşit Temsil Sağlanmalı”

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel insan hakkı olduğunu ve siyasal hayatta cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının toplumsal cinsiyet eşitliğine bağlı olduğunu vurgulayan Kaşıkırık, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyaset başta olmak üzere hayatımızı etkileyen kararların alındığı tüm mekanizmalarda toplumsal cinsiyet eşitliği önceliklendirilmelidir. Bu açıdan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılması (planlamadan hizmetlere, uygulamadan izlemeye kadar) önemli bir araçtır. Siyasi partiler sözde değil özde demokrasi için kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsil edilmesini sağlamalı. Eşitlik konusunda verdikleri sözleri tutmalı, vaatlerini gerçekleştirmeli.”