Kadınlar Eşitsizliğe İtiraz Etmeli

Kadın Cinayetlerini Durduracağız-Kadın Meclisleri Üyesi Nurşen İnal, ev hayatından iş hayatına kadar tüm alanlardaki kadın erkek eşitsizliklerini anlattı.

SİMGE KANSU

Nurşen İnal

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınlara biçilen roller, iş yaşamında kadınların karşılaştığı sorunlar günlük hayatımızda farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Kadınlara ev içi işlerinin yüklenmesi ve ekonomiye katkılarının görmezden gelinmesi, işsiz kategorisinde yer almamalarına sebep oluyor. Çalışma hayatındaki kadınlar ise düşük ücretler, güvencesiz şartlar ve mobbing ile karşı karşıya kalıyorlar. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız-Kadın Meclisleri Üyesi Nurşen İnal, “Kadınlar eşitsizliğe ve ezilme durumuna itiraz etmeli, sessiz kalmamalıdır. Sorgulamaya alışmak gerekiyor” dedi.

İnal, 2016 yılından beri platform içerisinde dava takibi ve kadına şiddetle ilgili konularda çalışmalar yapıyor. 

“Patriyarka devam ediyor”

Anayasa’nın 10.maddesine bakıldığı zaman kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunun görüldüğünü hatırlatan İnal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü. Bununla ilgili düzenlemeler yapmak, tedbirler almakla yükümlü. Kadına yönelik şiddet, cinsiyeti nedeniyle kadına uygulanan sistamatik şiddet davranışlarıdır. Bu şiddetin ardında erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın-erkek arasındaki eşitsizlik yatar. Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının nedeni güç göstermek, öfke boşaltmak, kadınları kontrol etmeye çalışmaktır. Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet biçimlerinin tümü bu amaca yöneliktir. Maddi temeli olan, erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğe dayanan, erkekler arasında hem hiyerarşi hem de dayanışma barındıran, kadın emeğinin ve cinselliğinin denetimini sağlayan patriyarka, tarihsel olarak da değişerek devam ediyor.”

İnal, hem Türkiye hem de dünyada kadın haklarını anlamak için eşitlik verilerine bakılması gerektiğini belirterek, “Eşitlik ölçülebilir bir kavramdır. Çalışma hayatına, eğitime, siyasette katılıma bakıldığında bu açıkça görülür. Ülkemizde 15 yaş üzeri iş gücü sayılan kadın nüfusu 31 milyon civarındadır. Bunun 11 milyon kadın nufusu ‘ev içi’ işleriyle meşgul diye ekonomiye katkısı görülmeden adeta yok sayılıyorlar, işsiz kategorisinde yer almıyorlar” dedi.

İnal daha sonra şunları kaydetti:

“Ev içi işleriyle meşgul denen kadınlar için kullanılan terim, erkekler için hiç kullanılmıyor. Genç kadın işsizliği %36’lara ulaşmış durumda. Emekli kadınlar %6 civarı, erkekler ise %43 civarında. Emeklilik verileri bile kadın-erkek arasındaki iş hayatının eşitsizliğini gözler önüne sermekte.” 

“Vasıflı işlerde erkekler çalıştırılıyor”

İş hayatında kadın-erkek eşitsizliğinin yüksek olduğuna dikkat çeken İnal, durumu şöyle aktardı:

“İstihdam oranında erkekler %66 civarındayken, kadınlar %28’lerde kalıyor ve eşitsizlik derinleşiyor. Mevcut durumda kadınlar, aynı iş alanında çalıştıkları erkeklerden daha düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar, sosyal güvenceden daha az faydalanıyorlar. Çalışırken meslekler düzeyinde cinsiyete dayalı ayrımcılık, ”erkek işi” ve ”kadın işi” diyerek daha vasıflı işlerde erkeklerin çalıştırılması da kadınların daha düşük ücretli işlerde çalışmalarına neden oluyor.”

İnal, TÜİK verilerine değinerek, “TÜİK aile yapısı araştırmalarında 0-5 yaş çocuklara %86 oranında anne bakıyor. Kreş ve anaokulundan yararlanma %2.8 civarında. Engelli, yaşlı bakımı da ailelerin üzerinde olduğu için, aile içerisinde de kadınların sorumluluğuna bırakılıyor” diye konuştu. 

Ekonomik kriz ortamlarından da en çok kadınların etkilendiğini söyleyen İnal, sözlerini şöyle südürdü:

“Kadınlar bu dönemlerde her zamankinden çok daha iş yükü ve stres altında kalıyorlar. Ekonomik kriz ve salgın nedeniyle işten çıkarılan ilk personeller kadınlar oluyor. Tüm bu sorunlara işlerini kaybetme korkusu ekleniyor. Düşük ücretlerle çalışma, güvencesiz işlerde çalışma ve mobbingler artıyor. Kadınlar iş yaşamındaki eşitsizlikler dolayısıyla sıklıkla erkek çalışanlara kıyasla daha alt pozizyonlarda çalışmak zorunda kalıyor. Yükselmeyi hedeflediklerinde ya da başarılı olduklarını sergilemeye başladıklarında mobbing riskiyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Karşılarına rakip olarak sadece tek bir erkek değil, bütün bir sistem çıkıyor.”

İnal’a göre hamile olma ya da çocuk doğurmaya karar verme gibi durumlar da kadınların karşısına engel olarak çıkarılıyor.

“Toplumsal cinsiyet rolleri iş yerlerine yansıyor”

Kadınların maruz kaldıkları mobbing vakalarına da işaret eden İnal, “Mobbing kimi zaman daha çok çalıştırmak, kimi zaman da çalışanı işten atma amaçlı olarak genellikle işveren ya da yöneticiler tarafından uygulanan bir şiddet biçimidir. Yıldırma, pasifize etme, psikolojik olarak yıpratma yöntemleri olarak kadınların iş yaşamında karşısına sıkça çıkıyor. Mobbingi en çok kadınların yaşamasının nedeni, toplumsal cinsiyet rollerinin işyerlerine yansımasından kaynaklanır. Bu psikolojik, duygusal ve sosyal bir saldırıdır” dedi.

İnal, bu tarz durumlarda kadınların yapabilecekleri şeylere, sahip oldukları haklara ise şöyle dikkat çekti:

“İş yerinde mobbinge uğrayan kadın, iş sözleşmesini haklı nedenlerle feshederek kıdem tazminatı isteme hakkına sahiptir. Kadın mobbinge uğradığını söyleyerek şikayet edip mahkemeye başvurabilir. Kadın mail yoluyla ya da mesajla bunu yaşadıysa, bunları yazılı olarak saklamalıdır. Eğer sözlü olduysa tarihli, saatli notlar almalıdır. Mümkünse şahit tutmalıdır. Her ne şekilde olursa olsun işveren, mobbingin gerçekleşmediğini ispatlamak durumundadır.”

“Eşitlik esas olmalıdır”

Haberlerde ve günlük yaşamımızda sık sık duyduğumuz “pozitif ayrımcılık” kavramından da bahseden İnal, “Pozitif ayrımcılık, zayıf ve güçsüz toplum kesimlerinin korunması anlamına geliyor. Kağıt üzerinde kalan hukuksal hakların uygulanabilirliğini geliştirme yaklaşımıdır diyebiliriz. Haklarından eşit olarak yararlanmayanlara istisna tanınması da bu kavramın tanımlarından biridir. Bu istisnalar kota uygulamaları ya da öncelik tanıma olabilir” diye konuştu.

İnal, anayasaya göre esas olanın ayrımcılığın yasak olması olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Hem kanun önünde hem de uygulamada eşit olmalıyız. Mevcut olan eşitsizliklikten dolayı kadınlar etkilenen gruptadır. Bütüncül politikalarla kadını şiddetten koruyan, kendi hayatıyla ilgili kararları özgürce almasına olanak veren, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan anayasal politikalar hayata geçirilmelidir. Kadınlar bu eşitsizliğe ve ezilme durumuna itiraz etmeli, sessiz kalmamalıdır. Sorgulamaya alışmak gerekiyor. Kadınların mücadelesine herkes elinden geldiğince katkı sağlamalıdır.”