Gazetecinin Hakları: Çaresiz Değilsin

Hem ulusal hem de yerel basında çalışan birçok gazeteci kayıt dışı istihdamdan, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesine kadar, farklı süreçlerde farklı hak ihlalleri ile karşı karşıya kalabiliyor. Peki, bu süreçleri düzenleyen kanunlar gazetecilere ne gibi haklar tanıyor? 

İSMAİL KILIÇ

Hem ulusal hem de yerel basında çalışan birçok gazeteci çeşitli hak ihlalleri ile mücadele etmek zorunda. Kimi gazeteci fazla mesai ücretlerini alamıyor, kimi gazeteci ise kıdem tazminatını dahi alamadan haksız bir şekilde işten çıkarılıyor. Bunun yanında kayıt dışı çalıştırılarak, sağlık sigortası dahi bulunmayan gazetecilerin sayısı ise yadsınamayacak kadar fazla. Bir ulusal bir yerel basında çalışan gazeteciye yaşadıkları hak ihlallerini sorduğumuzda aldığımız cevaplar ise şöyle:

(Röportajlarda gazetecilerin ve çalıştıkları kurumların isimleri rahat konuşabilmeleri adına gizlenmiştir.)

  • Dijital ortamda ulusal yayın yapan bir medya kuruluşunda çalışıyorum. Kadrolu çalışan değilim, hazırladığım haber başına ücret alıyorum. Bundan dolayı herhangi bir güvencem veya sağlık sigortam bulunmuyor. Fazla mesai ücretlerini bir kenara bırakalım, haberi hazırlama sürecindeki ulaşım, barınma ve beslenme gibi ihtiyaçlarım dahi karşılanmıyor. 
  • Uzun zamandır çeşitli yerel medya kuruluşlarında çalışıyorum. Yaklaşık 15 senedir çalıştığım medya kuruluşundan, “Küçülmeye gidiyoruz” sözleri ile kovuldum ve beş kuruş tazminat alamadım.  O dönem maalesef dava açabilecek maddi ve manevi gücü de kendimde bulamadım. 

Çözüm var: Basın İş Kanunu

Cumhuriyet tarihi boyunca gazetecilerin çalışma yaşamını düzenleyen farklı kanunlar hayata geçirildi. Bu yönde çıkarılan ilk kanun, Türk Basın Birliği’nin kurulmasını ön gören ve bugün uygulanan kanunlara temel oluşturan 1938 tarihli ve 3511 sayılı Basın Birliği Kanunu. Söz konusu kanun bir süre sonra kaldırılmış olsa da 1950’li yıllarda her mesleğin kendine özgü çalışma şartlarının özel kanunlarla düzenlenmesi fikri yaygınlaşmış ve 1952 yılında 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Peki, daha sonraları Basın İş Kanunu olarak isimlendirilen 5953 sayılı kanun gazetecilere ne gibi haklar tanımakta? Kısaca şu şekilde özetlenebilir:

İş Sözleşmesinin Yazılı Yapılması Zorunluluğu: Söz konusu madde, gazetecinin hizmet alanını saptamakta ve fikir işçiliğinin dışında kalan hizmet alanlarının gazeteciden talep edilmesinin önünü kapatmaktadır. Bunun yanında sözleşmesinin içerisinde yapılacak işin türü, kıdemi ve ücretin miktarı da belirtilmelidir. 

Ücretlerin Ödenmesi: Gazetecilerin ücretleri tıpkı memur ücretleri gibi ayın başında ödenmeli ve geciktirilen her gün için yüzde beş fazlasıyla ödenmesi gerekir. 

İzinler: Gazeteciler bir yıllık çalışma sürecini tamamladıktan sonra dört haftalık tam ücretli izin hakkı kazanmaktadır. Ayrıca haftalık bir günlük izin hakkı da bulunan gazeteciler, resmî tatillerde çalışmaları halinde de yüzde 50 daha fazla ücret almak zorundadır. 

Kıdem Tazminatı: Gazeteciler kıdem tazminatına hak kazanabilmeleri adına beş yıl çalışmaları gerekir. Beş yıllık süreçte farklı gazetelerde çalışmaları önemli değildir. En son çalıştığı kurum önceki sürelerden de sorumludur. 

Mesai: Basın İş Kanunu’na göre gazetecilerin günlük sekiz saat çalışma süreleri bulunmaktadır. Bu süreye en fazla günlük üç saat mesai eklenebilir. 

Yargılama Süreci Kesinlikle Başlatılmalı

Gazetecilerin Basın İş Kanunu’nda belirtilen haklarının ihlal edilmesi halinde kesinlikle hukuki yollara başvurulması gerektiğini söyleyen Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Mersin İl Temsilcisi Hediye Eroğlu, “Bu gibi yargılamalar uzun süre devam edebiliyor, bu da tabi ki gazetecilere büyük bir maddi yük getirmekte. Birçok meslektaşımız haklı bir şekilde bu zorlukları göze alamıyor ve çoğu zaman yargılama sürecini başlatmıyor. Çoğu arkadaşımıza iş verenler tarafından kıdem tazminatı verilmemek adına mobbing uygulanıyor. Bu noktada her gazetecinin Basın İş Kanunu’nu detaylı bir şekilde bilmesi gerekiyor. Bunun yanında kesinlikle örgütlenerek bu kanunların düzenlenmesi adına önerilerini ve desteklerini sunmalılar.” diyor.

Tek Yol Örgütlü Mücadele

Önemli ve değerli olmasına rağmen Basın İş Kanunu’nda belirtilen maddelerin gazetecilerin haklarını korumak adına yetersiz kaldığını da belirten Eroğlu, açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Söz konusu kanunun yetersiz olduğunun herkes farkında. Ancak bu eksiklikleri tamamlamak geri dursun, bu eksiklikler bahane edilerek yeni düzenlemeler ile baskı düzeni perçinlenmek isteniyor.  Örneğin kamuoyunda Dezenformasyon Yasası olarak bilenen son düzenleme ele alındığında, TGS de TBMM’de bu yasa ile alakalı görüşünü sunmuş olsa da kanun yapıcılar bu önerileri dikkate almamakta ve kendi bildikleri şekilde hareket etmektedir.”

TGS’nin kanunlardaki eksiklikleri düzenlemek adına titizlikle çalışmalar yürüttüğünü ve bu çalışmalar kapsamında bir kanun taslağı da oluşturulduğunu söyleyen Eroğlu, eksiklerin kapatılabilmesi adına bu noktada örgütlü mücadelenin öneminin altını çiziyor.