Gazeteciler herkesin hakkını korurken, kendi haklarından bihaber

Gazetecilerin en temel hakları, işverenler tarafından göz ardı ediliyor. Gazeteciler ise bu sorunların ‘örgütlenerek’ çözüme kavuşacağı konusunda hemfikir.

DİDEM ÇAM

Gazetecilik mesleğinde diğer mesleklerde olduğu gibi pek çok yasal ve sosyal haklar buluyor. Ancak günümüzde pek çok gazeteci bu haklarından yoksun bir şekilde meslek hayatlarını sürdürüyor. Peki, bu durumun önüne nasıl geçilmeli? Gazetecilerin yasal hakları nelerdir? Gazetecilerin haklarını göz ardı eden işverenlere ne gibi yaptırımlar uygulanıyor?  Tüm bu soruları ve daha fazlasını, avukatlara ve gazetecilere sorduk.

Yıllar evvel meslek hayatında yaşadığı hak ihlalini anlatan Gazeteci Nazan Özcan,  16 sene Doğan Medya Grubu’nda çalıştığını ve fazla mesailerin hiçbirinin ödenmediğini dile getirerek şunları söyledi: 

Nazan Özcan

“Ben gazeteciliği çok hevesle, severek ve fedakarlıkla yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. 16 sene Doğan Grubu’nda çalıştım ve çalışırken yaptığımız mesailerin buna bayram da dahil, hiçbiri bize ödenmiyordu. Bunu, ‘hak ihlaline uğruyorum’  diye düşünmeden gazeteciliğin gerektirdiği şeyler diye düşündük. Ama bunun çok doğru olmadığını, oralardan atılırken şahsen kendi adıma anladım. Doğan Grubu’ndan atıldığımda, fazla mesailer için dava açabilirdim. Bu durum çok kolay bir şekilde kanıtlanabilirdi ve fazla mesai hakkımı alabilirdim ama bunu yapmadım. Atıldığımda Doğan Medya’ya dava açsaydım, Doğan Medya’nın başka hiçbir yerinde ya da centilmenlik anlaşması yaptıkları hiçbir kurumda işe giremezdim. İşsiz kalma ihtimalim çok yüksekti. Bu durum sadece benim için değil her gazeteci için geçerliydi. Yani, patronlar orada da organize olmuşlardı. Şimdi düşündüğümde keşke dava açsaymışım. Bu da benim eksikliğim oldu.” 

“Herkesin hakkını koruyoruz ama kendi haklarımızdan bihaberiz”

Gazetecilerin mutlaka kendi haklarını bilmesi gerektiğini vurgulayan Özcan, “Biz gazeteciler olarak herkesin hakkını koruyoruz ama mesele kendi haklarımıza gelince bunlardan bihaberiz. Gazetecilik yaparken sosyal ve yasal olarak ne tür haklarımız var, bunları gözden geçirip ona göre hareket etmeliyiz. Önce herkes haklarını öğrenmeli. “

Özcan, tek başına hareket etmenin her zaman kolay olmayabileceğini belirterek, “Her ne kadar bir gazeteci sendika, cemiyet, dernek gibi kurumların çok iyi işlemediğinden şikayet etse de bu kurumlar altında mutlaka toplanılmalı. Sendikalı, dernekli ya da cemiyetten olmak bir dayanışmadır. O dayanışmayla beraber mücadele etmek nihayetinde daha kolay olacaktır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. 

“Sendikalar faaliyetlerini daha agresif şekilde yürütmeli”

Ajansspor Genel Yayın Yönetmeni Kenan Başaran da tıpkı Gazeteci Nazan Özcan gibi, gazetecilerin hakları konusunda mutlaka örgütlenmesi gerektiğini söyledi. “Gazeteciliğin önce kendi hakkına hukukuna sahip çıkması lazım” diyen Başaran, şunları kaydetti: 

“Son bir kaç yıl öncesine kadar gazetecilik sendikaları ortada yoktu. Cağaloğlu’ndaki merkezlerinden sadece basın açıklamasıyla yetiniyordu. Harekete geçilmeli. Evet bedeller ödenecek. Ama başka türlü de mümkün değil. Bakın artık e-devlet üzerinden üye olunabiliyor. Fakat yine de sendika üyeliğe ikna ettiği insanları bence bir gecede sisteme geçirmeli. Bir işyerinde sendikalı üye sayısındaki artışlar dikkat çekici noktaya geldiğinde her nasılsa işveren öğrenebiliyor; e-devlete rağmen! Gazetecilerin sendikayla buluşması gerek. Öncelikle sendikaların işyerlerinde daha agresif şekilde faaliyet yürütmesi lazım. Gazetecileri örgütlemek için çalışması gerekiyor. Başka sektörlerdeki insanlara yol yordam gösteren, hak aramasını salık veren gazeteciliğin önce kendi hakkına hukukuna sahip çıkması lazım. Bu da örgütlenmeden geçer.”

İşverenler gazeteci haklarına saygı duyuyor mu?

Gazetecilerin işverenin lütfuna muhtaç olmaması gerektiğinin de altını çizen Kenan Başaran, “İstisnalar hariç, tüm işverenlerin duyduğu saygının seviyesi arz talebe göre şekillenir. Gazetecilerin ekonomik ve mesleki özgürlük olarak en iyi olduğu dönemler, rekabetin ve siyasal ortamın göreceli demokratik olduğu dönemdir. Bunun dışındaki dönemlerde genel olarak gazeteci hem ücret olarak hem de ifade özgürlüğü olarak hep kısıtlanmıştır” dedi.

İşverenlerin sonuçta birer kapitalist olduğunu belirten Başaran, “Yasalar tarafından zorlanmadıkça çalışanlarına daha fazla olanak sağlayarak saygı duymayı seçmez. Biz gazetecilerin de işverenin lütfuna muhtaç olmamamız lazım. Gazeteciler, kendilerini işçi-işveren şeklinde konumlandırıp her türlü mesleki haklarını kendileri elde etmeli. İşveren popüler olan gazetecilere piyasanın üzerinde olanaklar sunarak ‘saygı’ duyuyor. Ama toplamdaysa gazeteciler çok düşük standartlarda çalışıyor. Yani pek ‘saygı’ duymuyor” diye konuştu.

“Doğru dürüst izin ya da tatil yapılamıyor, çünkü gazetecisin”

Gazetecilerin en temel yasal haklarından biri de basın sigortası. Ancak bu temel hak, günümüzde çoğu gazetecinin kanayan yarası haline geldi. Gencinden yaşlısına her yaştan basın mensubunun bir ‘basın kartı hayali’ mutlaka oluyor. Bu hayali değerlendiren GZT Spor Dijital Yayın Yönetmeni Emre Tanrıver, “Benim için basın sigortası/basın kartı, mevcut haklardan asıl hak edilen haklara geçiş demektir” dedi ve ekledi: 

Emre Tanrıver

“Devlet, Basın İş Kanununun uygulanmasını resmen işverenin vicdanına bırakıyor. Bu nedenle basın sektöründe çalışan birçok kişinin basın sigortası bulunmuyor. Maaşlar düşük, mesai kavramı yok. Doğru dürüst izin ya da tatil yapılamıyor, çünkü gazetecisin. İşte tüm bu sebeplerle, öncelikle devletin bu duruma el atması gerekiyor. Ayrıca, Gazeteciler Cemiyeti ve Basın İlan Kurumu gibi örgütler de gazetecilerin haklarını korumak için daha çok çalışmalı.” 

“Medya bir devletin silahsız gücüdür”

Geçtiğimiz günlerde Basın İlan Kurumu; basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren Basın Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildiğini açıkladı. “Bu adımda geç kalındı ama güç olmasın” diyen Tanrıver, şunları söyledi:

“Bu topluluklar tam da bunun için var. Devlet bu konuda adım atmıyorsa, örgütler devlete adım attırmalı. Bugün medya, bir devletin silahsız gücüdür. Fakat iş gazetecilere hakkını teslim etmeye gelince, bugüne kadar somut bir adım atılmamıştı. Basın sigortası konusunda öncelikle devlet tarafından ciddi adımlar atılması gerekli. Hâlâ 1952’de kabul edilen, 60’lı yıllarda küçük değişiklikler yapılan Basın İş Kanunu yürürlükte. 2022 yılındayız ve her sektör gibi gazetecilik sektörü de değişti ve gelişti. Öncelikle işin içine internet girdi. Basılı gazetede bile çoğu gazeteci basın sigortasından mahrumken internet gazeteciliğinde basın sigortalı birini bulmak çok zor. Belki de yoktur. Çünkü mevcut kanunda internet gazeteciliği diye bir şey yok. Çünkü 70 sene önce kabul edilen kanuna göre hareket ediliyor ve 70 sene önce internet yoktu. Umarım, atılan bu adımla tüm gazeteciler haklarına kavuşur.”

“Gazetecilerin ücreti her ay peşin ödenmelidir”

Gazetecilerin yasal hakları konusunda bilgi veren Avukat Aslı Koçak Arıhan, basın sigortası yapmayan işverenlere dava açılabileceğini de söyleyerek şunları kaydetti:

Aslı Koçak Arıhan

 “Gazetecilerin hakları, tam adı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun olan, Basın İş Kanununda düzenlenmektedir. Diğer işlerden farklı olarak Basın İş Kanunu, madde 2 hükmüne göre gazetecilerin iş sözleşmeleri yazılı olmak zorundadır ve gazeteciler 2’nci yıllarında terfiye hak kazanırlar. Ayrıca gazetecilerin ücreti her ay peşin ödenmelidir. Gazeteciler, kanunun 14’üncü maddesine göre her yıl en az bir aylık maaş ikramiye alırlar. Kanunun 16’ncı maddesinde askerlik ve hamilelik durumunda özel haklar tanınmıştır. Madde 17 uyarınca, yayın hakkı nedeniyle hapis yatan bir gazeteci maaşını almaya devam eder. Fazla mesai ücreti konusunda da gazetecilere önemli avantajlar tanınmıştır. Madde 26 ve 27 hükmü yukarıdaki hakları ihlal eden işverenlerin maruz kalacağı yaptırımları düzenliyor. Ayrıca, gazetecilere önemli haklar sağlayan basın sigortası, günümüzde birçok gazetede uygulanmamaktadır. Bunun uygulanmasını sağlamak için SGK kayıtlarının düzenletilmesi davası açılabilir.”

İşverenlere ne gibi yaptırımlar uygulanıyor?

Peki, gazetecilerin haklarına saygı duymayan ve bu hakları göz ardı eden işverenlere ne gibi yaptırımlar uygulanıyor? Arabulucu Avukat Cihan Orhan, konu hakkında şu bilgileri verdi:

Cihan Orhan

“Ülkemizde Basın İş Kanunu, basın çalışanlarına verilen özel önem doğrultusunda ve temelde onları korumak için İş Kanunu dışında getirilmiş özel bir düzenlemedir. Bu bağlamda; basın işçilerinin haklarının ihlali halinde, işverenlerin diğer iş kanunundan daha ağır hukuki ve idari yaptırımlarla karşılaşmaları öngörülmüştür. Bunlardan biri, Basın İş Kanununun 11’inci maddesinde gazeteciye tanınan ihbar süresini beklemeden iş sözleşmesini derhal fesih ve tazminat talep etme hakkıdır. Şöyle ki, çalıştığı yayın organının yön ve karakterinde gazeteci için şeref veya şöhretini veya genel olarak manevi menfaatlerini ihlal edici açık bir değişiklik olması halinde gazeteci, ihbar süresini beklemeden iş sözleşmesini feshedebilir ve işverenin kusuru sonucunda iş aktini feshetmiş olsa ne miktarda tazminat olacaksa bunu isteyebilir. Basın İş Kanundaki gazetecilerin haklarını koruyan bir diğer düzenleme de 14’üncü maddede yer alan gazetecilere ücretlerini zamanında ödemeyen işverenlerin bu ücretleri geçecek her gün için yüzde 5 fazlasıyla ödemekle yükümlü olduğunu belirten maddedir.”

Basın İş Kanunu’nda gazetecilerin kanun ile korunan bir kısım haklarını ihlal eden işverenlere idari para cezaları verileceği şu şekilde düzenleniyor: 

-Çalıştırdığı gazeteci ile 4’üncü maddede gösterilen şekilde yazılı iş akdi yapmayan işverene,

–  Kanunun 6’ncı maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kıdem tazminatını gazeteciye ödemeyen işverene,

– Ölüm tazminatını hak sahiplerine ödemeyen işverene,

– Gazeteciye anlaştıkları ücreti zaruret olmaksızın zamanında ödemeyen işverene,

– Askerlik dönemi ile ilgili 16’ncı maddenin 1, 2 ve 3’üncü fıkralarında belirtilen gazeteciye verilmesi gereken ücreti ödemeyen işverene, 

– Mensup olduğu yayın organındaki bir yayını dolayısıyla hürriyeti kısıtlanan gazeteciye verilmesi gereken ücreti veya maddenin 3’üncü fıkrasında sözü edilen tazminatı ödemeyen işverene,

– Gazeteciye yıllık iznini kullandırmayan veya izni vermiş olup da izin süresine ait ücretini ödemeyen işverene, kanunda yazılı olan idarî para cezaları, o yerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürü tarafından verilir.    

Avukat Orhan, bu maddelerin uygulamasında ortaya çıkan gazetecilerin alacak ve tazminat talepleri için dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının önemine dikkat çekerek, İş Mahkemeleri Kanununda yapılan değişiklik ile bunun zorunlu hale getirildiğini, arabuluculuğa başvurulmadan açılan davaların dava şartı yokluğundan reddedilmekte olduğunu da sözlerine ekledi.