Türkiye medyasında mülteci çocuklar nasıl temsil ediliyor?
Minel Ekmekçiler
Türkiye’de mültecilere yönelik tutum gündem ile şekillenirken, medyadaki mülteci temsili ve hak temeli gözetilmeyen medya içerikleri, ayrımcılığı ve nefret söylemini tetikleyen önemli bir unsur olarak beliriyor. Medya ve Göç Derneği Kreatif İçerik ve Araştırma Koordinatörü Dilek İçten ile medyada mülteci çocukların temsili üzerine konuştuk. Yaşamını uzun yıllardır Türkiye’de sürdüren A.D ve D.S ise medya temsilinin çocuklar üzerindeki etkisi üzerine yaşam deneyimlerini aktardı.
Türkiye’de medyada mülteci çocukların genelde “yoksul, mağdur ya da bir dramın öznesi” olarak temsil edildiği belirtilirken, mülteci çocukların insanların kendilerine karşı tutumundan olduğu kadar bu tip temsil edilmekten de etkilendiği belirtiliyor.
Medya ve Göç Derneği Kreatif İçerik ve Araştırma Koordinatörü Dilek İçten, medyada mültecilerin yalnızca belirli konular ve tipik roller üzerinden haberleştirildiğini belirterek, mülteci çocuklarla ilgili haberlerde de benzeri bir eğilim görüldüğünü dile getiriyor.
Mülteci çocuklarla ilgili içeriklerde göze çarpan trendin “yoksul”, “mağdur”, “muhtaç” ya da “bir dramın öznesi” (*1) olarak ele alınma olduğunu söyleyen İçten, “Mülteci çocukların en sık haberleştirildiği diğer konu ise “suçlu” olarak tanımlandıkları adli vakalar. (*2). Bir acının, dramın öznesi ya da suçlu olarak ele alınmadıklarında medyada “kurban” olarak ele alındıklarını görüyoruz. (*3) Medyada sık gözlemlediğimiz diğer bir trend ise göçmen ve mültecilerin onlardan beklenen toplumsal kalıp ve roller dışında davrandıklarında haber değeri kazanmaları. Mülteci çocukların da benzer şekilde, topluma katkı sağlayacak bir davranış gerçekleştirdiklerinde “kahraman” veya “ideal rol modeli” olarak haberleştirildiğini gözlemliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Gözlemlenen en sık hak ihlalleri neler?
İçten, gözlemledikleri hak ihlallerine ilişkin de bilgi aktarıyor.
“Zavallı X”, “Yoksul Y” “Suriyeli/Afgan/Afrikalı küçük Z” gibi mülteci çocukları dramatize eden ve milli/etnik kimlik üzerinden genelleştiren, tek tipleştiren kelime öbeklerinin sıklıkla kullanıldığını belirten İçten, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Gözlemlediğimiz en baskın hak ihlali, özellikle adli vakalarla ilgili haberlerde “suçlu” veya “kurban” olarak nitelendirilen çocukların hem isim hem de görsellerinin haberlerde açıkça ve sıklıkla yer alması. Bunun yanı sıra, özellikle yaşı oldukça küçük (örn: 5-15 yaş arası) mülteci çocuklarla sahada yapılan röportajlar çoğunlukla ağır hak ihlali içeriyor çünkü genellikle henüz reşit olmayan bir bireyin verdiği ve yasal geçerliliği olmayan bir rıza ile, ebeveynlerinden resmi izin alınmadan gerçekleştiriliyor.”
Özellikle çoğu video röportajda “yoksul”, “muhtaç” ve “dramatik” bir biçimde gösterilen bu çocukların görüntülerinin internette ve dijital medya platformlarında hızla yaygınlaşabildiğini söyleyen İçten, “Bu bireyler bir gün görüntülerden rahatsız olup, kaldırılmasını talep ettikleri takdirde bu görüntülerin dijital hafızadan tamamen silinmesi neredeyse imkansız olacak. Dolayısıyla, mülteci çocukların haberleştirilme biçimi kişisel verileri koruma kapsamında pek çok hak ihlaline zemin hazırlıyor” diyor.
Daha fazla ayrımcılık ve nefret söylemine yol açılabilir
Medyanın gündelik yaşamdaki etkilerine de değinen İçten, mülteci çocuklara dair yaratılan “yoksul”, “mağdur” veya “suçlu” profilinin aslında mülteci çocukların günlük hayatında daha fazla ayrımcılık ve nefret söylemiyle karşılaşmasına yol açtığını kaydediyor.
İçten, saha araştırmalarına göre özellikle eğitim alan mülteci çocukların okuldaki sınıf arkadaşları tarafından milli/etnik kökene dayalı akran zorbalığına; öğretmenler veya veliler tarafından ise ayrımcılık ve nefret söylemine maruz bırakıldıklarını belirterek, medyanın toplumsal yaşamdaki etkisini şu sözlerle anlatıyor:
“Örneğin, Türkiye vatandaşı bir veli çocuğunun sınıfında Suriye’den göç etmiş mülteci bir öğrencinin bulunmasını istemeyebiliyor. Bunun temel sebebi ise insanların aklında medyada yer alan ‘Suriyeli öğrencilerin bedava eğitim aldığı, burslu okuduğu’ veya ‘Suriyeli çocukların uyuz yaydığı’ gibi dezenformasyonlara dayalı önyargılar. Diğer bir yandan, medya mülteci çocukları sürekli “mağdur”, “muhtaç” veya “suçlu/sorun kaynağı” olarak gösterdiği için aslında izleyicilerin aklında mültecilerin toplumsal hayata dahil olmaları, eğitim-sağlık gibi temel haklar kapsamındaki hizmetlerden faydalanmaları onlara tanınan bir ayrıcalık, bir lüksmüş gibi algılanıyor.”
İçten, bu nedenle küçük çocuklar arasında bile medyadan ya da ebeveynlerinden duydukları, “siz savaşmadığınız için bizim askerlerimiz öldü” , “zaten bedava yaşıyorsunuz”, “siz fakirsiniz hiçbir şeyiniz yok” gibi mültecilere yönelik nefret söylemlerinin oldukça yaygınlaştığını gözlemlediklerini belirtiyor.
“Çocuklarıma haberleri izletmiyorum”
Suriye’den 7 yıl önce Türkiye’ye gelen 37 yaşındaki A.D okul çağındaki 4 çocuğunun medya içeriklerinden olumsuz etkilendiğini belirtiyor.
Kendileri ile ilgili haberlerden dolayı medyayı takip etmekten kaçındığını dile getiren A., mültecilerle ilgili sıklıkla bedava sağlık ya da eğitim hizmeti gibi ifadelerle karşılaştığını söylüyor. Çocuklarının da benzer içeriklere maruz kaldığını belirten A., “Çocuklarımın sosyal medyada geçirdikleri zamanı dikkatle kontrol ediyorum. Haberleri izletmiyorum. Ancak ayrımcı ve nefret söylemi içerikleri takip eden öğretmenleri ve sınıf arkadaşları tarafından ayrımcılığa uğruyorlar” ifadelerini kullanıyor.
11 yaşındaki çocuğunun yaşadığı bir olayı aktaran A, “2 yıl önce çocuğumun sınıf arkadaşı teneffüste ‘Benimle oyun oynama, siz bizim askerlerimizi öldürdünüz’ demiş. 9 yaşında bir çocuk bu sözleri nereden öğreniyor?” diyor. Kendisinin de öğretmen olduğunu ve çocukların zamanının çoğunu okulda geçirdiğini, sınıf arkadaşlarından ve öğretmenlerinden çok etkilendiğini vurgulayan A., “Günümüzde çocukların ayrımcılığı öğrenmesinde medyanın rolü çok büyük” yorumu yapıyor.
Medyadaki temsil ayrımcılığın boyutunu artıyor
39 yaşındaki D.S ise medyadaki hedef gösterme sebebiyle 3 çocuğunun da küçük yaşlarda nefret söylemiyle tanıştığını söylüyor.
“Haberlerden yetişkin olarak bizler bile etkileniyoruz, çocuklar nasıl etkilenmesin?” diyen D.S, “Medyadaki yoksul, hırsız ve yardıma muhtaç temsili sebebiyle ayrımcılığın boyutu artıyor. Çocuklarım gündelik yaşamında ‘Siz her şeyi bedavaya alıyorsunuz. Devlet size para veriyor, sizin yüzünüzden biz bu haldeyiz’ cümlelerine maruz kalıyor “ diyor.
(*1) https://www.ahaber.com.tr/video/yasam-videolari/suriyeli-fuat-musanin-yurek-yakan-sozleri
(*1) https://www.sabah.com.tr/yasam/suriyeli-kucuk-muhammed-artik-protez-ayakla-yuruyecek-5696977
(*2) https://www.sesgazetesi.com.tr/haber/5575268/nazilli-polisi-suriyeli-4-cocuk-hirsizi-yakaladi
(*2) https://www.adiyamangundemi.com/hirsizlik-yapan-suriyeli-cocuklar-yakalandi_1368.html
(*3) https://www.bolgegundem.com/14-yasindaki-suriyeli-cocuk-isci-bicaklanarak-olduruldu-1410201h.htm
(*3) https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/dunyayi-sarsan-aylan-bebegin-olumunun-dorduncu-yili/1570828
(*4) https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/suriyeli-cocuklar-besiktasta-hayat-kurtardi-1259607/