Kadın Cinayetlerinde Caydırıcı Cezaların Önemi
Türkiye’nin en büyük sorunları arasında yer alan kadın cinayetleri her geçen yıl artarken, haber bültenleri ve gazetelerde erkek şiddetine maruz kalan kadınların sesleri yankılanıyor. Ancak çoğu zaman bu sesler duyulmuyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Raporu’na göre, sadece 2021 yılında 280 kadın cinayeti ve 217 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Üyesi Semiha Hasgör, kadın cinayetleri ve kadınların hak arayışlarına dair sorularımızı yanıtladı.
ESRA ÜLKAR
Yeni bir yılın ilk ayları sona ermek üzere. Senaryoya göre uçan arabaların olduğu Jetgiller çizgi filmindeki baba karakteri George Jetson’ın doğduğu yıl 2022. Çizgi film gerçek olursa önümüzdeki yıllarda uçan arabalarla tur atabiliriz. Şimdi ise sanal dünya Metaverse’den arsa alarak yeni bir dünyaya hazırlananlar ile “Mars’a 5-10 yıla gideriz” diyenleri izliyoruz.
Ancak Mars’ta yaşam arayacak kadar teknolojik anlamda gelişmiş bir dünya, diğer taraftan doğuştan var olan haklarını alamayan, Orta Çağ’dan bu yana hak mücadelesini sürdüren insanlarla dolu. Bu kesimlerden birisi de kadınlar.
Kadınların 18. yüzyılda başlayan hak arama mücadelesi hala sürüyor. Fransa’da yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde geçen ‘insan’ kelimesinin sadece erkekleri kastetmesi nedeniyle 1791 yılında Olympe de Gouge’nın yayınladığı Kadın Hakları Bildirisi’nin hala geçerliliğini koruduğu, aradan geçen 231 yılda temel haklar konusunda dahi kayda değer bir ilerleme olmadığı bilinen bir gerçek.
Kadınların hak mücadelelerinin arasında birçok ihlali sayabiliriz ancak en temel insan hakkı olan yaşama hakkının dahi bir erkeğin saldırısı sonucu ellerinden alınmasını her gün okuyor ve duyuyoruz. Son zamanlarda kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerini televizyon, gazeteler ve sosyal medyada daha da sık görür olduk.
S.H.: Verilerimize göre 2010 yılından bugüne kadar ülkemizde kadın cinayetleri her yıl artış gösteriyor. Tek istisnai olan ve azalma görülen yıl İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı 2011 yılı. 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’de 474 kadın cinayeti işlendi. İki yıldır verilerimizde şüpheli kadın ölümlerini ayrıca değerlendiriyoruz. 2020 yılına göre 2021 yılında şüpheli kadın ölümlerinde ciddi bir artış görülüyor. Raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanıyor. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabiliyor. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kazayla mı öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği yani kadın cinayeti olup olmadığı, intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekiyor. 2020’de 300 kadın cinayeti, 171 şüpheli kadın ölümü varken, 2021’de 280 kadın cinayeti, 217 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.
Ayrılmak istediği sevgilisinin saldırısına uğrayan, kendisini bıçaklayan kocasının adını kanıyla yazan, boşanmak istediği için çocuklarının gözlerinin önünde son nefesini veren kadın haberleri her gün kan donduran görüntüler ve ifadelerle televizyon ve gazete haberlerinde. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Raporu’na göre, sadece 2021 yılında 280 kadın cinayeti ve 217 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Peki, bu haberlerin artmasının sebebi ne? Kadına karşı şiddet vakaları ve kadın cinayetleri mi arttı? Yoksa bunlar hep vardı da görünür mü oldu? Kadın cinayetleri neden durdurulamıyor? Cezalar yetersiz mi? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Üyesi Semiha Hasgör, kadın cinayetleri ve kadınların hak arayışlarına dair sorularımızı yanıtladı.
Soru: Özellikle son yıllarda kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin arttığı yönünde iddialar var. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet arttı mı? Yoksa bu hep vardı da daha mı görünür hale geldi?
Soru: Kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin ‘bahanesi’ genellikle neler? Dava dosyalarında bu konuda neler yazıyor?
S.H.: Kadınlar boşanmak istemek, çalışmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek bahaneleriyle, aslında kendi hayatlarına dair karar aldıkları ya da almak istedikleri için öldürülüyor. 2019 yılında evinin önünde kalbinden bıçaklanarak öldürülen Ceren Özdemir ve geçtiğimiz Kasım ayında eğitimden çıkıp yolda yürürken samuray kılıcı ile öldürülen Başak Cengiz cinayetlerinde de her iki failinde “birini öldürmek istiyordum, zayıf ve direnemez diye kadınları seçtim” ifadelerini unutmamamız gerekiyor.
Soru: Tüm davaların ortak noktası nedir?
S.H: 2010 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce kadın cinayeti davası takip ettik. Bu davalarda dikkat çeken noktalar, tüm faillerin her ne kadar pişman olduklarını ifade etseler de bunu yasal indirimlerden faydalanmak için ifade etmeleri, kadınların öldürülmeyi hakkettiklerini düşünmeleri ama asla pişman olmadıkları. Bir diğer ortak nokta da ister evli ister boşanmakta olduğu ya da boşanmış olduğu, eskiden birlikte olduğu veya birlikte olduğu erkeklerin yine ağır tahrik indirimlerinden faydalanmak üzere, tek yanıt verebilecek kadının toprak altında olduğunu bilerek aldatıldıklarını ifade etmeleri.
Soru: Katile ya da katillere verilen cezalar yeterli mi?
S.H.: Her ne kadar takip ettiğimiz davalarda verilen ağırlaştırılmış müebbet cezaları artmış olsa da kadın katillerine iyi hal ve ağır tahrik indirimleri uygulanmaya devam ediliyor. İndirimlerden faydalanan katiller infaz yasasındaki indirimlerle de birkaç yıl içinde tahliye olabiliyorlar Özellikle pandemi döneminde alınan kararla tahliye edilen kadına yönelik ağır şiddet suçu işlemiş failler, tahliyesinden sonra aynı suçu tekrar işlemiş birçok kadın kardeşimize yine ağır şiddet uyguladı hatta öldürdüler. Bu nedenledir ki, kadın cinayetlerinin önlenmesi için faillere caydırıcı cezalar verilmeli ayrımcı indirimler uygulanmamalı.
Soru: Şiddete ve tehdide maruz kalan kadınlar uzaklaştırma kararı aldırabiliyor. Bu uzaklaştırma kararları nasıl işliyor? Her başvuran kadın bundan faydalanabiliyor mu?
S.H: Şiddete uğrayan, kendini tehdit altında hisseden, ısrarlı takibe maruz kalan her kadın 6284 sayılı yasa kapsamında öngörülen koruyucu ve önleyici tedbirleri, en yakın karakola, aile mahkemesine ya da ALO 183 ihbar hattına başvurarak talep edebilir. Koruma ve önleyici tedbirler, uzaklaştırma kararları 6284 sayılı kanun kapsamında verilen hızlı ve etkili önlemler. Ancak kanun çok kapsamlı olmasına rağmen yetkililerin etkin uygulamamasından kaynaklı, başvuran kadınlar şiddete uğramaya devam ediyor hatta öldürülüyor. Kanun kapsamındaki faile uygulanması gereken zorlama hapsi, kelepçe gibi caydırıcı tedbirler çoğunlukla uygulanmıyor.
Soru: Cinayete kurban giden kadınların da öncesinde uzaklaştırma kararı aldırdıklarını duyuyoruz. Aslında birçok kadın kurtulmak için bir çaba veriyor. Ancak bu karar çoğu zaman işe yaramıyor mu ya da tek başına bu önlem yetersiz mi?
S.H: Bu yıl işlenen 280 kadın cinayetinde, öldürülen kadınların 33’ünün daha önceden polis ya da savcılığa şikâyette bulunduğu ya da koruma kararı olduğu ortaya çıktı. 33 kadın yetkililere başvurduğu halde, yetkililerin görevini yerine getirmemesi sonucu erkek şiddetiyle öldürüldü. Bu yetkililerden kaçı hakkında işlem başlatıldığı hakkında hiçbir açıklama duymuyoruz. Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı kanun etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor. Yapılacak şey belli; 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun ve İstanbul Sözleşmesi tüm kurum ve kuruluşlar tarafından etkin, bütünlüklü uygulanmalı, görevini yerine getirmeyen, 6284 sayılı kanunu uygulamayan kolluk kuvvetleri tespit edilip, gerekli süreçler başlatılmalı.
Soru: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak bu cinayetleri durdurmak için neler yapılması gerektiğini söylüyorsunuz?
S.H: Kadın cinayetlerinin önlenebilir olduğunu biliyoruz ve önlenmesi için yapılacakları şöyle sıralayabiliriz: 6284 etkin uygulanmalı, uygulamayan kolluk birimleri için yaptırım ve caydırıcı cezalar uygulanmalı. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), Kadın Sığınma Evleri tüm il ve ilçelerde yeterli sayıya ulaşmalı. Boşanma süreçleri kolaylaştırılmalı, şiddet söz konusuysa uzlaşma önerilmemeli. Kadınların iş yaşamına eşit ve güvenceli katılımı sağlanmalı. Kadına yönelik suçlarda cezasızlık son bulmalı ve adalet sağlanmalı. Şüpheli kadın ölümlerinde soruşturma süreci titizlikle yürütülmeli, gerçek açığa çıkarılmalı. Kadınların en çok ateşli silahlarla öldürüldüğü göz önünde bulundurularak bireysel silahlanma yasaklanmalı. Kadınlar için 7/24 çalışan bir acil yardım hattı oluşturulmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi müfredatta yerini almalı. Farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği olan bireylere ayrımcılık yapılmamalı. Kadınlar için çalışan bir Kadın Bakanlığı kurulmalı. Kurumlar arası koordinasyon sağlanmalı. Kadına yönelik suçları önlemede eksiklikleri gidermeye yönelik sağlam, güvenilir, kamuya açık veri tabanı oluşturulmalı.
Soru: İstanbul Sözleşmesi kadın hakları açısından neden önemli? Sizce yetkililer neden bu sözleşmeden çekildi?
S.H: İlk imzacısı olmakla övündüğümüz sözleşmenin bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kadınlara sorulmadan feshedildiğini gördük. Kadınlar ve LGBTİQ+’lar için hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, şiddetten uzak özgür bir hayatın teminatıdır. Sözleşmeyi en kısa ve net olarak özetleyen kadınların Türkiye’nin dört bir yanında haykırdığı “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” sloganıdır. Kadınların eşit ve özgür yaşam hakkını savunmayanlar sözleşmeyi feshedenler ve imzalanmasını istemeyenlerdir.
Soru: En önemli ihlal konularından biri elbette yaşam hakkı. Bunun dışında kadınlar en çok hangi konularda hak ihlallerine uğruyor?
S.H: Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan özgürce yaşamasının hatta hayatta kalmasının önünde birçok engel olmakla beraber, son aylarda içinde bulunduğumuz ekonomik kriz, eşitsizlik ve ayrımcılık nedeniyle en çok kadınları etkiliyor ve kadınlar erkeklerden daha fazla eziliyor. İşverenler tarafından kadınların işe alınması ya tercih edilmiyor ya kayıt dışı çalıştırılıyor ya da ucuz iş gücü olarak işe alınıyor. Aynı düzeydeki iş tanımları arasında kadınlar erkeklere nazaran daha düşük ücret alıyor. İşten çıkarılanlar önce kadınlar oluyor, kadınların ekonomik özgürlüğünü kazanmasının önüne geçiliyor, engelleniyor, Yoksulluğa düşen kadınlara Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakıfları tarafından eşi ölen ya da boşanma aşamasındaki kadınlara yoksulluk sınırının altında geliri olması şartıyla çok küçük miktarlarda yardımlar yapılıyor, haklarının farkında olmayan yoksulluğa düşmüş kadınlar sosyal yardımlardan mahrum kalıyor. Boşanma sonrası eşlerden yoksulluğa düşen taraf çoğunlukla kadınlar oluyor. Kadınlar boşanma sonrası yoksulluğa düştüğünde, aldığı yoksulluk nafakasına bile göz dikiliyor.