Göçmen Kadın Gazeteciler: Türkiye’de Göçmen Olmak, Türkiyeli Göçmen Olmak

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) 2021 yılında hazırladığı rapora göre dünya üzerinde 82 milyon 400 bin insan yerini yurdunu çeşitli sebeplerle terk etmek zorunda kalmış durumda. Şiddet ve hak ihlaline uğrayan bu insanların her birinin ayrı ayrı hikayesi var. Ancak çok azının hikayesi yazılıp çiziliyor. Bu hikayeleri yazan gazeteciler ise bazen yazdıkları hikayelerin aynısını yaşamak zorunda kalabiliyor.

Afganistan’dan Türkiye’ye eğitim için gelip Taliban yönetime el koyunca bir daha ülkesine dönemeyen Tara S. ve Türkiye’de mültecilerin hikayelerini yazarken bir anda kendini İsviçre’de mülteci olarak gören Rojda Oğuz. 

Tara S. Afganistan’da tanınan bir gazeteci. Bir Afgan televizyonun ekran yüzüydü bir zamanlar. “Sokakta insanlar benimle fotoğraf çekiyordu” diyor ve ekliyor: “Ama şu an ülkemde hakkımda idam kararı var.”

2014 yılında ülkesinde tanınan bir gazeteciyken Türkiye’ye eğitim için geliyor. Büyük hayallerle gelip, eğitimini tamamladıktan sonra dönüp ülkesine hizmet edecekken 2021 yılında Taliban Afganistan’da yönetime el koyunca bir daha ülkesine dönemiyor. Tara’nın Türkiye’de oturum izni var ama vatandaşlık için başvurusuna halen cevap verilmiş değil. 

İSA ÖRKEN

“Afgan Olduğumu Anladıklarında İnsanların Yüz İfadesi Değişiyor”

Tara çektiği zorlukları şöyle anlatıyor:

“Şu an satış danışmanı olarak çalışıyorum. Yüksek lisansımı bitirdim, doktoraya hazırlanıyorum. Birçok yere iş başvurusu yaptım, yaptığım çalışmaları beğeniyorlar, iş için yeterli ve donanımlı olduğum için beni görüşmeye çağırıyorlar. Görüşmede Afganistanlı olduğumu anladıklarında insanların yüz ifadesi bir anda değişiyor. Çoğu zaman bu duruma anlam veremiyorum ama bunun bir ırkçılık olduğunun da farkındayım. Bir de çalıştığım yerlerde sigortam yatırılmıyor çünkü ülkenin vatandaşı olmayınca sanırım sigorta pirimi daha yüksek oluyor. Sigortamı kendim yatırıyorum.”

“Taliban Sürekli Ailemi Rahatsız Ediyor”

Taliban yönetime el koyduktan sonra herkesin Taliban’ın değiştiğini düşündüğünü ama sonradan değişmediğinin görüldüğünü söyleyen Tara, şunları söylüyor:

“Kadınların çalışma hayatından çıkarılmaya çalışması, yanında erkek olmadan tek başına dışarıya çıkmaya izin verilmemesi aslında Taliban’ın aynı Taliban olduğunu gösteriyor. Bir de daha önceki yönetimde çalışan insanları işbirlikçilikle suçlayıp ağır cezalar veriyorlar. Benim de hakkımda ölüm cezası var. O yüzden ülkeme asla dönemeyeceğim. Mülteci olmanın zorluklarından çok bir daha ülkeme dönememek beni çok üzüyor. Sürekli ailemi rahatsız ediyorlar. Beni soruyorlar. Zaten o yüzden bir ağabeyim de kaçıp Türkiye’ye geldi. Benim durumum yine iyi çok şükür abim günlerce yürüyerek Türkiye’ye geldi. Yolda soyulmuş, dövülmüş, aç kalmış. Türkiye’ye geldikten sonra da çalıştığı işyerlerinde maaşını alamamış. Tamam benim de başıma geldi ama ben yine de iyi Türkçe konuşuyorum, eğitimim var ama dil bilmeyen ve eğitimsiz insanların yaşadıkları benimkiyle kıyaslanamaz.”

“Bir Daha Gazetecilik Yapmayacağım”

Tara, gazeteciliği severek yaptığını ancak şu anda mesleği nedeniyle de ülkesine dönemediğini belirterek, “Ailem benim yüzümden sürekli rahatsız ediliyor. Ben de bir daha gazetecilik yapmamaya karar verdim. Eğer şartlarım oluşursa akademide kalmak istiyorum. Şu an çok az paraya günde 12 saat çalışıyorum ama bir gün her şeyin düzeleceğine dair umudum da var. Tek hayalim benim ve benim gibi diğer herkesin de insanca bir yaşam sürmesi” diyor.

Rojda Oğuz: Gazeteci iken Mülteci oldu

Rojda Oğuz da gazetecilik yaparken İsviçre’ye giderek mülteci olan bir isim.

Van 100. Yıl Üniversitesi’nde okurken gazeteciliğe başlamış ama çok uzun sürmemiş gazetecilik hayatı. 2016 yılında gözaltına alınıp, “örgüt üyeliği” ve “propaganda” suçlamasıyla tutuklanmış ve yaklaşık 4 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmiş. Tahliye edildikten sonra kaldığı yerden gazeteciliğe devam ederken, yargılaması da sürüyor.

Oğuz gazeteciliğe nasıl başladığını şöyle anlatıyor:

“Edebiyat okurken bir dergiye yazı yazıyordum. O sıralarda Van’da Jin Haber Ajansı’nın bir stajyer aradığını söyledi bir arkadaşım. Benden de yardım istediler. Gazeteciliğe aşık oldum. Bu ajansa çalışırken de tutuklandım. Kulağa çok tuhaf geliyor ama sekiz yıllık gazetecilik geçmişimin başlangıcı böyle oldu. Daha sonra da birkaç gazete ve ajansta çalıştım. En son Gazete Duvar’a telifli haberler yapıyordum.”

“Öngörememek Beni Mülteci Olmaya Zorladı”

2016’dan bu yana yargılanmasının devam ettiğini söyleyen Oğuz, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Savcı hakkımda ceza istedi. Bunu biliyordum. Bir daha cezaevine girmek istemedim. Tek bir gün bile. Ancak buraya geldikten sonra birkaç kez düşündüm, hangisi daha kolay, cezaevine girmek mi yoksa kilometrelerce uzaktan bakmak mı? hala cevap bulamadım. Oldum olası ranzalardan nefret ettim ve geldiğimde 7 ay boyunca mülteci kampında kaldım. Şimdi İsviçre’nin St. Gallen Kantonunda yaşıyorum. Yaşadığım yer sessiz ve sakin. Kendimi güvende hissediyorum. Çok zor olmadı buraya taşınma kararını almak. Bütün bu süreci değerlendirirken ‘öngörememek’ hissi beni sarmalıyor. Sanırım bu kararı vermekte beni itekleyen şey bu oldu.”

2020 sonbaharından Afganistan’dan Pakistan’dan ve diğer Ortadoğu ülkelerinden Türkiye’ye gelen mültecilerin haberini yaptığını anlatan Oğuz, “Aradan çok değil bir yıl sonra yolda suyumuzu paylaştığımız genç bir delikanlıyı ben ilk başvuru yaptığım kampta gördüm. O beni tanıdı. Bir fotoğraf çekmiş. Gösterdi bana. Hayat işte. Tarif edemiyorum bu duyguyu. Birkaç kez anlatmaya çalıştım ama bir şey eksik kalıyor gibi hissediyorum. Bir de beni en çok sığındığım duygusallığım sekteye uğratıyor. Hala insan hikayelerini kalbimden çıkaramıyorum. Damarlarımda gezinen çaresizliği paylaşıyorum” diyor.

Oğuz, dil bariyerini aştıktan sonra burada gazetecilik yapmak istediğini belirterek, “Nasıl olur? Olur mu? Bu soruların cevabını bilmiyorum. Zaman gösterecek. (Belki şehre bir film gelir ve iklim değişir…)”