Covid-19 sokak çocuklarını nasıl etkiledi?
Covid-19 pandemisiyle tüm dünyanın eve kapandığı dönemde sokaktaki çocukların şartları da giderek zorlaştı. Tarlabaşı Dayanışması Sözcüsü Kadir Bal’a göre sokaktaki yetişkinler ve çocuklara sıcağı sıcağına bir destek verilemedi. Tüm çocukluk süreci sokakta geçen ve pandemiyi de sokakta geçiren Mahir D.: “Bizler için virüs değil asıl açlık daha büyük tehlikeydi”
Deniz Karaca
Covid-19 pandemisiyle tüm dünyanın eve kapandığı dönemde sokaktaki çocukların şartları da giderek zorlaştı.
Sokakta yaşayan çocukların sayısı hakkında güvenilir bir küresel tahmin yapılamazken, Birlemiş Milletler 2020 yılı verilerine göre dünya üzerinde 150 milyon çocuk sokaklarda yaşıyor.
Uzmanlara göre bu sayı sokak ile bağlantısı gizli ve dönemsel olan çocuklar da eklendiğinde daha korkutucu seviyelere çıkmakta.
Tarlabaşı Dayanışması Sözcüsü Kadir Bal’a göre sokaklardaki çocukların durumu küresel ölçekte benzer dinamikler üzerine kurulu. Sokaktaki çocuklar her gün karşı karşıya kaldıkları şiddet, sömürü ve diğer risklerden korunmak, ayrıca devlet yetkililerinden kaçmak için genellikle görünmez olmayı istiyorlar. Çocuklar sokağın tüm zorluklarına rağmen devlet yurtlarında kalmak ve ailelerinin yanına dönmek istemiyor, çoğunlukla gidebilecek evleri de olmadığı için kaçak bir hayatı yaşamaya mahkum oluyorlar.
Sokakta yaşayan ya da çalışan çocuklar nasıl etkilendi?
Tarlabaşı Dayanışması Sözcüsü Bal, pandemi kısıtlamaları döneminde sokakta yaşananlar üzerine şunları anlattı:
“Çocuklar mahremiyetlerini korumak ister ve çoğunlukla görünmezdir. Onları da diğer evsizler gibi yorumlayabiliriz. Evsizlik aslında gizli ve görünür olmak üzere ikiye ayrılıyor. Parklarda, bahçelerde, sokaklarda gördüğünüz evsizler var. Bir de gizli evsizlik dediğimiz geceleri internet cafelerde, sabahçı kahvelerinde, çay ocaklarında çayını içip karnını doyurarak gecenin geçmesini bekleyenler…”
Pandemi kısıtlamaları ve ardından gelen HES kodu uygulamalarıyla bu insanların küçük pansiyonlarda da kalamamaya başladığını söyleyen Bal, “Pandemi kısıtlamaları sokağa yakın olan ama sokakta yaşamayan herkesi sokağa daha fazla itti. Yiyeceğe, içeceğe, yardımlara ulaşmada da sıkıntılar yaşandı” diyor.
Bal, “Herkes “Evde kal” sloganıyla sokaktan çekilirken; evleri olmayanlar, kapanacak bir yer bulamayınca sokakta daha da görünür oldular” derken, ilk başta gerek STK’lar gerekse devlet kuruluşlarının hazırlıksız yakalandığını, sokakta kalan yetişkin ve çocuklara sıcağı sıcağına bir destek verilemediğini kaydetti.
Bal, daha sonraki süreci ise şöyle anlatıyor:
“Çocuklar üzerine ihbarlarla hareket ediliyordu, yani belediye sokak sokak çocuk aramıyordu. Sokaktaki çocukların, insanların mağduriyeti üzerine süreç içerisinde artan ihbarlarla İstanbul Büyükşehir Belediyesi de faaliyetlerini artırdı. Her ilçe belediyesinde dayanışma grupları oluşturuldu.”
VEFA grupları gibi STK’ların iyi niyetle bir araya gelmiş insanlardan oluştuğunu ancak sokakta yaşayan insanlara ve çocuklara yönelik desteklerde fazla mobilize olamadıklarını söyleyen Bal, “Çünkü sokaktaki kültürü bilen insanlar değildi bu yapılar. Nasıl yardım edilir bunu bilemiyorlardı” yorumunda bulunuyor.
Sokakta hayat bitmişken, nasıl hayatta kalırsınız
Belirli bir dönem devlet korumasında ve sokakta büyüyen Mahir D.’nin anlattıklarına göre sokak yaşayan çocukların ve gençlerin genellikle tehlikeli, hareketli ve geçici hayatları oluyor. Çoğunun sokak ile ilişkisi yemek bulabilmek ya da geçici/görünmez işler ile para kazanmak üzerine kurulu. Pandemi sürecindeki kısıtlayıcı önlemler, sokaktaki güvencesiz, geçici, gayri resmi iş biçimlerinde çalışan birçok insan için olağan geçim kaynaklarını bozduğu gibi Mahir gibi gençleri tamamen parasız bırakarak açlığa terk etti.
Mahir D. pandemi döneminde sokakta yaşadığı deneyimleri şöyle aktardı:
“Pandemi kısıtlamaları başladığında ilk iki hafta çok zor geçti. Bizler için virüs değil asıl açlık daha büyük tehlikeydi. O dönem sadece fırınlar açıktı. Fırınlarda askıda ekmek uygulamasından ekmek aldık. Valilik gereği yemek dağıtılması yasak olduğu için kimse bize yemek getiremedi fakat insanların askıya bıraktığı ekmeklere ulaşabildik.”
Devlete bağlı sosyal yardımlaşmaların evlerdeki ailelere destek götürdüğünü ama kendilerine ulaşamadığını belirten Mahir D., sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aç da açıkta da kaldık ama zaten her zaman böyle yaşadığımız için bir şekilde sürdürdük. Birbirini tanıyan çocuk grupları arası paylaşımlar oldu. Paramızı, yemeğimizi paylaştık birbirimizi kolladık bir şekilde. Fakat kimsede bir şey kalmadı bir süre sonra. Yani dayanışacak şey de kalmadı. Birçoğumuz gizliden atık toplama işçiliği yaptı ya da başka işlerde çalışmak zorunda kaldı. Marketlerden alışveriş yapıp yine paylaşıyorduk.”
Sokaktaki yetişkinler için Valiliğin kalabilecekleri otel hizmeti sunduğunu belirten Mahir D. şunları kaydetti:
“Çocukların sokakta kalması yasak biliyorsunuz ama devletin yurtlarında çürümek istemeyen çocuklar yine sokaktaydı, bu otel hizmetlerden çocuklar yararlanamadı. Sokaktaki çocuklar hem polisten kaçtı yurda gitmemek için hem de kendini başka tehlikelerden korumak zorunda kaldı hem de açlıkla mücadele etti.”
Mahir D’nin aktardıklarına göre Pandemi döneminde çocukların geçim kaynağı sokak iken, sokaklardaki en büyük tehdit ise Covid-19 değil açlık olmuş. Kadir Bal’a göre şimdiki büyük tehlike ise ekonomik şartlar.
Bal, “Sokaktakileri daha büyük sıkıntılar bekliyor. Tüm dünyayı etkileyen ülkemizde de tesiri derinden hissedilen ekonomik krizin neleri getireceğinin öngörülemez durumda. Bu ekonomik koşullar altında sokak değil hayatımız tecrit edilecek. Bu koşullarda da sokakta yaşayan herkesi daha büyük bir açlık bekliyor olacak” dedi.